Düzen Savaşı
- turalsstories
- 16 Şub
- 6 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 19 Mar
I
-Baba, akşam gelirken bana oyuncak alır mısın?
-Ne oyuncağı?
-Senin içinden gelen bir şey olması tercihimdir.
-Reşat eşine dönerek ben bu oyundan sıkıldım Meryem, dedi.
-Oğlum sen odana geç, ben babanı yolcu edip geliyorum.
-Tamam anneciğim.
Meryem çocuğun odasına girdiğinden emin olduktan sonra sözlerine devam etti.
-Neden böyle yapıyorsun? Neden sabırlı olamıyorsun? Bir ay çok uzun bir süre değil ki, hele sonucunda neyle ödüllendireceğimizi düşünürsek... Eşi tam Meryem diye lafa girerken vurgusundan ne söyleyeceğini anlayacak ki sözünü kesti.
-Reşat lütfen bana kalkıp sistem eleştirisi yapma! Birkaç gün sonra çocuğu geri götüreceğiz ama sonuç kötü olacak göremiyor musun? Son günlerde kararın pozitif olması için uğraşacağına hala kendi doğrundan vazgeçmiyorsun. Şunu da sor kendine gerçekten çocuk sahibi olmak istiyor musun? Şimdi lütfen git diyerek gözlerini sildi ve arkasını dönerek içeri gitti. Reşat kapıdan çıktıktan sonra söylenmeye başladı; “temiz toplummuş” saçmalığın daniskası bu, onlar kim oluyor da insanların çocuk sahibi olup olmayacağına karışıyorlar? Haklısın Meryem ben doğru bildiğimden vazgeçmeyeceğim. O sırada Nejat annesine sorular sormaya başlamıştı bile:
-Anne babam beni neden sevmiyor? Neden bana sürekli ters davranıyor? Ben onu çok seviyorum.
-Oğlum baban da seni çok seviyor ama bu aralar işinde problemler var o yüzden keyfi yok.
-Anne hep öyle söylüyorsun ancak benim en eski anılarımda da babam bana karşı hep böyleydi. Hiçbir zaman saçımı okşamadı, bana masal anlatmadı ve de beni sevdiğini hiç söylemedi.
-Olur mu oğlum sen hatırlamıyorsun, baban bu dediklerinin hepsini yapıyordu. Uyu hadi şimdi böyle şeyleri düşünme.
Komutu aldıktan hemen sonra gözlerini kapadı.
Meryem’in kocasına dediği birkaç gün geçti ve kurul kapısının karşısında bekleme anı geldi çattı. Çocuk içeride incelenmeye alındıktan sonra tek kelime bile konuşmamışlardı. İkisi de sonucun ne olacağını biliyorlardı, ama Reşat’ın söylemek istedikleri vardı ve bu bekleme süresini prova ile geçiriyordu. Kapı açıldı ve buyurun gelin ifadesi seslenildi. Çocuk bağrı açık şekilde bilgisayara bağlıydı ve görüntüler izlendikten sonra geri toplanmamıştı. Uzun masanın arkasında beş kişi oturuyordu. Ortada oturan sözü alarak el işareti ile eşlere masanın karşı tarafına oturmalarını söyledi. Meryem’in gözleri bir an için Nejat’a kaydı ve duygularına engel olamadı. Kurul başkanı lafa girdi:
-Öncelikle hoş geldiniz. Kayıtları izledik ve kurulca değerlendirdik. Gördüklerimiz maalesef bizde olumlu düşünceler uyandırmadı. Bunun sebebi daha çok Reşat Bey’in tutumu ile ilgili, sizler de biliyorsunuzdur. Reşat öfkesini kontrol etmeye çalışarak söze girdi:
-Bakın beyefendi, sizin anlamadığınız konu şu; ailelere bir robot veriyorsunuz ve onlardan bu cansız metal parçasına anne ve baba olmasını bekliyorsunuz. Sonra da cihazdan kayıt izleyip gerçek çocuk sahibi olup olamayacaklarına karar veriyorsunuz. Bu doğrultuda size iki sorum var; mantık bunun neresinde? Ailelerin yerine bu kararı alma hakkını kendinizde nasıl buluyorsunuz?
Başkan sözünün kesilmesine rağmen dikkatle dinledi ve devam etti. Reşat Bey, “Temiz Toplum” kararı aynı zamanda büyük bir reform hareketidir. Bu karar sadece millet meclisin kararı ile değil, profesyonel danışmanlarla aylarca süren toplantılar ve tartışmalar sonucunda alınmıştır. Mahkemeler belki de elinden geleni yapıyordur lakin dünyanın hali ortada. Savaşlar, terörler, tecavüzler, çocuk cinayetlerinin önüne bir türlü geçilemiyor. Her şey fertten başlıyor ve aile bu sürecin en önemli kısmında yer alıyor. Biz de eyaletimizin geleceği için inşa etmeye temelden başladık. Bizler bu hareketin sonucunu göremeyeceğiz, belki çocuklarımız ve torunlarımız değil onların torunları görecektir. Çünkü psikolojik inşaat yapılaşmada en zor olandır. Ve bir yerden başlamak gereklidir, biz de başladık.
Reşat bu sefer başkanı sözünü kesmeden dinledi, ancak duydukları elbette zihnindeki muhalifi susturamadı. Peki aileyi hallettiniz diyelim ancak her şey anne ve baba ile bitmiyor. Çocukların öğretmenlerinin, okul ve mahalledeki arkadaşlıklarının yani kısaca ev dışındaki dünyalarının onları nasıl etkileyeceğini öngörebiliyor musunuz?
-Bu konularda da çalışmalarımız devam ediyor. Okuldaki öğretmenlerin hepsi özel sınavlardan geçecek, arkadaşlıklar ise karar sonrası çocuklar olacağı için bizim onayımız doğrultusunda olmuş olacak. Lakin sadece bununla yetinmeyeceğiz, her şey gözetimimiz altında olacak.
-Nasıl yanı?
-Sınıflar kameralarla aktif olarak izlenecekler. Okulda çocukların sosyalleşme alanları olacak ve orada gözcülerimizin müşahedesi altında kaynaşacaklar. Mahallelerde de belirli bir yaşa gelene kadar gözcülerimizin denetimi altında olacaklar ve onlar için belirlenen saatlerde buluşacaklar. Tek tek maddeleri sizlere açıklamaya çalışırım ancak süremiz buna müsaade etmiyor. O sebeple “Temiz Toplumun” kararname kitabını yakında sizlerle paylaşacağız. Tüm detaylara oradan hâkim olabilirsiniz. Ve şimdilik sizleri uğurlamam gerekiyor.
Meryem konuşma boyunca ağlamıştı. Biraz kendini toparlayarak:
-Peki beyefendi biz tekrar şansımızı ne zaman deneyebiliriz?
-Aile danışmanlarımızın sizler için belirlediği eğitim ve seansları başarıyla bitirdiğiniz zaman gelebilirsiniz.
Reşat öfkesine hâkim olamadı bu sefer:
-Siz saçmaladığınızın farkında değilsiniz! En başta söylediğimi de anlamadınız! Kimsenin çocuk sahibi olma kararına karışamazsınız! “Temiz Toplum” kuracaksanız önce liyakat anlayışını edinin ve uygulayın. Tüm sorunların kaynağı oradan başlıyor. Kurul başkanı ayağa kalkarak butona bastı ve kapı açıldı. Siyah giyinip kuşanmış korumalar içeri dahil oldu ve Reşat’ı kolundan tutarak dışarı çıkardılar. Arabaya binene kadar susmadı ama kendi de içten içe anlamsız çabasının farkında idi. Meryem ise kendisi de nasıl olduğunu anlamadan, müdahale etmeden sadece kocasını izliyordu. Belki de artık yorulmuştu. Reşat’ın bir sonraki cümlesi ise konuşmasını gerektirecekti.
-Gidelim buralardan Meryem, insan haklarına saygılı ve demokratik yönetimi olan herhangi bir yere gidelim.
II
Ertesi gün kahvaltıya kadar ne o konu ne de başka bir şey konuşulmadı. Sessizliği bozan Reşat oldu.
-Dün söylediğime cevap vermedin.
-Hangisine?
-Buradan gitmek fikrine.
-Bu konuda ciddi olduğunu düşünemedim.
-Neden ciddi olmayayım?
-Teklif ettiğine göre demek ki eyaleti terk edenlerle ilgili yasaları unuttun. Evimize, arabamıza el koyacaklar herhangi bir birikimimiz olmadan başka bir yerde gidip sıfırdan ne yapacağız? Bu yasalar olmasa bile ikimiz de burada doğduk büyüdük; ailelerimiz, çevremiz burada hepsini geride bırakıp gitmek kolay mı?
-Değil elbette, ancak mutluluk fedakârlık gerektirir.
-Reşat burada kalarak da çocuk sahibi olabiliyoruz, madem fedakârlık dedin sen yap bu sefer.
-Beni tanımıyor musun Meryem? Bunu yapmayacağımı biliyorsun.
-Bak sevgilim, sen eğitime peşinden de robot çocuğa sabredersen birkaç ay sonra düzenimizi bozmadan istediğimiz olur. Senin önerin ise her açıdan mantıksız. Her şeyi geride bıraktıktan sonra daha kendi geleceğimiz meçhulken nasıl çocuk düşünebiliriz? Lütfen bir kez olsun inadından vazgeç.
-Bu inat değil, ilke. Bir seferlik bile olsa görmezden gelmek kendi kimliğini hiçe saymaktır.
-Bizi çıkmaza sokuyorsun, farkında mısın?
-Hayır başka bir seçeneğimiz de var, sen boyun eğmekte ısrarcısın o kadar.
-Ben buradan gitmem, sen de bunu unutursan iyi edersin.
Meryem son cümlesini söylerken odaya gitmek için ayaklanmıştı ve tartışma orada bitmişti. Devam eden günlerde evde kullanılan kelime sayısında epey bir azalma vardı. Reşat başka bir çözüm arıyordu bir yandan ama aklına gelen fikirlerin hepsini karısının açısından değerlendirdiğinde mantıksız oluyordu. Sessiz akşamlardan birisinde Meryem kocasına açık havada yürüyüş teklifinde bulundu. Açık havada konuşmak daha kolaydı ama konuya giriş yapmak her yerde aynı zorluktaydı.
-Reşat ben günlerdir düşünüyorum ve işin içinden çıkamıyorum.
-Ben de.
-Yani bu çıkmaz evliliğimizin sonu gibi görünüyor, söylemek çok zor ancak ikimiz de gerçeği göremeyecek kadar kör değiliz.
Reşat’ın içinde kötü bir his vardı ama ayrılık konuşması ile ilgili olabileceğini düşünmemişti ya da düşünmek istememişti. Temkinli ve her zamanki öz güveni ile konuşmayı sürdürdü.
-Açıkçası ben çözüm ararken henüz bulamadım diye boşanmayı düşünmemiştim.
-Henüz derken nasıl bir yol bulabileceğini düşünebiliyorsun hala?
-Gerekirse bir ömür anne baba olmadan seninle hayatımızı sürdürmek de bir yol, sevgimiz bize yetmez mi?
-Bu konuşmayı bizi tanımayan birisi dinlese eminim seni çok haklı görürdü. Ama eğer sevgili olduğumuz günden beri neredeyse on yıldır o günün hayalini kurduğumuzu bilse kimin haklı olduğuna karar vermekte zorlanırdı. O yüzden lütfen konuyu sevgi ile ilişkilendirme.
-Meryem bu konuda da çok kutuplardayız. Bana göre çok seversen her şeyin üstesinden gelirsin, sana göre değil. Ne yazık ki bu farklılık bize senin çözümünden başka yol bırakmıyor. Yağmur da başladı sen eve dön.
-Sen nasıl döneceksin?
-Ben dönmeyeceğim.
-Reşat ayrılmadık daha orası ikimizin de evi, ne yapacaksın bu saatte?
-Ayrıldık. Devletin uyguladığı prosedürler mi bunu belirliyor? Hayır, o yüzden artık ne yaptığımız birbirimizi ilgilendirmiyor.
Reşat nereye gittiğini çok iyi biliyordu. Kendisinin bir sürü klonunun olduğu bu alan onun yüksek stresle başa çıkabildiği tek yerdi. İçeri girdiğinde onu karşılayan ilk kopyası gülüyordu, keyfi yerinde idi. Hemen yanındaki elleriyle yüzünü kapatmıştı. Yavaş yavaş etrafında dönerek hepsini izliyordu. Her ruh halinden bir yüz vardı. Kiminle yakınlık kuracağına karar veremiyordu. En iyisi manifestosunu söyleyip akışına bırakmaktı.
“Şu kısacık hayatımızda sürekli mücadele halindeyiz. Doğduğu coğrafyadan ötürü hayatı zor ve kolay olan insanlar var. Lakin benim bahsettiğim insanın kendi içine doğru derinleşen yolculuğudur. Bu yolun inşasının tamamı elimizde değil, çünkü asfaltın sadece bittiği kısmı aydınlık. Devam ettiğimizde görüyoruz toprak yol düz mü, başka birisinin yolu ile mi kesişiyor yoksa uçuruma doğru mu gidiyor. Ve benim artık devam edebilmem için malzemem kalmadı. Aydınlığın sonunda karanlığın başlangıcında oturup bekleyeceğim. Bir gün birisinin bitmiş yolu benimki ile kesişirse oradan devam ederim, o zamana kadar elveda.”




Yorumlar