Feryat
- turalsstories
- 29 May 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 19 Mar
O gün sabah saat yedide kimileri sıcak yatağında, kimileri yola çıkmış ve trafiğe yakalanmış, kimileri evi olmadığından ayazda sıcaklık arayışında idi. Ben trafikte olan insanların arasındaydım. Lakin bir terslik vardı. Hiçbir zaman kuyruk buralara kadar gelmezdi. Trafik, köprü girişine yaklaşınca başlardı bu saatlerde. Sabah sessizliği sevdiğimden genelde bir şey dinlemem ama meraktan radyoyu açtım. “Marmara kırmızıya boyanmış.” duyduğum ilk cümle oldu. Cümleye tam anlam veremesem de aklıma ilk yolun yoğunluğu geldi. Cümleler arasında deniz kelimesini duyunca elim telefona sarıldı. Sosyal medyada paylaşım krizi vardı. Köprünün üzerinden, Anadolu ve Avrupa yakasının tüm sahillerinden Marmara’nın kıpkırmızı fotoğrafları paylaşılıyordu. Kırmızı dalgalar sanki bilinçli bir şekilde kıyıdaki insanların üzerine vuruyordu. Ama tsunami gibi değildi. Sanki gökten görünmez meteor yağmuru yağıyordu ve bu kırmızıya boyanmış denizin suyu köprüye bile yükseliyordu. Dronelar ile çekilmiş görüntüler yayınlanmaya başlamıştı. Köprünün üzerinde trafik durmuştu, insanların arabalarının silecekleri kırmızı suyu silmekte zorlanıyordu. Herkes büyük bir şaşkınlık içerisinde olanları izliyordu. Mesele sanılandan daha büyüktü. Sosyal medyadaki paylaşımlar sadece İstanbul ve Türkiye’nin diğer şehirlerinden değil dünyanın dört bir yanından yapılıyordu. Kırmızı, bir virüs gibi suda ışık hızıyla yayılıyordu. Denizler, okyanuslar, nehirler, göller, kanallar... Birbiriyle en ufak bağlantısı olan ve katı olmayan tüm yerlerde aynı durum yaşanıyordu. Dünyanın önde gelen ülkeleri araştırmaya koyulmuştu. Saatlerdir herkes arabasında hareketsiz durmaktaydı. Dünyada kaos vardı. Yeni bir harita çizilse gezegenimiz kırmızı ve toprak renginin tonlarında olurdu. Sonra durumun nedeni öğrenildiğinde ise diller lal, gözler kör, kalpler paramparça oldu. Araştırmalar sırasında Filistin’de yaşanan bir görüntü dikkat çekmişti. Ve odak noktası olunca herkesin bakışları oraya çevrilmişti. Beş yaşında bir çocuk İsrail askerleri tarafından annesinin gözleri önünde amansızca katledilip denize atılmıştı. Gökten yağan gizli meteorlar annenin feryatlı gözyaşları, kırmızı ise oğlunun kanı idi. Herkesin üzerine bulaşmıştı.





Yorumlar