top of page

Kırk Basamak

  • turalsstories
  • 16 Haz 2024
  • 2 dakikada okunur

Kilometreler boyunca bir yanında hiçbir engel olmadan görebileceğin deniz manzarası mı? Üst sokaklardan yürürken binaların, ağaçların arasından hiç beklemediğin anda şaşırtarak karşına çıkan bir görüntü mü? Ben genelde ikinciyi tercih ediyorum. Dün de yine o günlerden birisi idi. Yeni geldiğim bir şehir olduğu için şaşırmaya hevesli olarak denize paralel sokaklarda yürümekteydim. Epey de yürümüştüm ama bir türlü o anı yakalayamamıştım. Yorulduğum için güzel kahve kokusu gelen ilk yere oturup dinlenmeyi düşündüm. Ancak aynı kahveciyi yürüdüğüm yokuşun başında karşı tarafı manzaraya açılan bir pencere gibi boşluk olan ve denizden gelen rüzgârın kokusunun ciğerlerime dolacağı bir yer gibi hayal etmemiştim. Oturduğum yerden karşıya baktığımda kot farkından dolayı sadece denizi ve dağları görüyordum. Biraz daha kafamı aşağı eğdiğimde ise iki binanın ortasındaki boşluktan aşağı inen merdivenin basamaklarını görmüş oluyordum. Tam tadını çıkarmaya dalmışken yokuştan dolayı yüzlerini göremesem de birilerinin geldiğini duydum. Evet, yanılmamıştım anne baba ve beş yaşlarINDA hiperaktif olduğu çok belli bir erkek çocuk kafeye doğru geliyordu. Yanımdaki masanın onlar için dizayn edildiğine emindim. Çocuk hiç susmadan sürekli bir şeyler istiyordu. Babası sadece birkaç dakika sakin ol yavrum diyordu. Annesi ise “Denizden gelen rüzgârın etkisiyle üşüdüm ama manzara da güzel kalkmak istemiyorum.” cümlesini birkaç kez tekrarlamıştı. Aşağıdan gelip sokağa vardığında kesintiye uğrayan merdiven, kafenin yanından üst sokağa doğru devam ediyordu. Ve çocuk bir süredir merdivenlerden yukarı çıkalım deyip duruyordu. Annesi yavrucuğum tam iyileşmedim, o kadar hareket edemem derken babası da oğlum otur şuraya yorulduk zaten diyordu. Çocuk, ben zaten babamla çıkmak istiyorum “hadi baba, hadi baba” deyip duruyordu. O sırada çocukla göz göze geldik. Ve içimden bir ses az sonra benden aynı istekte bulunacak hemen gözlerimi kaçırayım derken yakalandım. Ağabey benimle şu merdivenlerden çıkıp inebilir misin lütfen dedi. Ebeveynleri oğlum insanları rahatsız etme gel buraya lütfen dedikleri sırada ben neden bilmiyorum tamam dedim ve ayağa kalktım. Anne ve babası yahu yorulmayın bizim çocuğun her zamanki yerinde duramayışı, oturun kahvenizi için lütfen dediler. Ama ben kalkmıştım bir kere ve sorun yok merak etmeyin diyerek direkt merdivene yöneldim. Çocuk her basamakta dönüp arkasına bakıyordu ve yorulmak bilmeden çıkıyordu. Sonunda kırk dedi ve durdu. Ağabey burası dedi.

-Nasıl yani, ne burası?

-Basamaklar bitti artık bizi buradan duyamazlar. Ağabey annem yeni iyileşti üşümeden orada oturup manzarayı izlesin istiyorum. O neden üşüyor?

-Bak karşısı bomboş ve denizden gelen rüzgâr üflüyor, annen de o yüzden üşüyor.

 

-Tamam o zaman biz de ona karşı üfleyelim.

Evet, evet diyerek kendini coşkuyla onayladı ve uygulamaya koyuldu. Hadi ağabey yardım et bana hızlı engelleyelim, annem daha fazla üşümesin. Ben ne diyeceğimi bilmeden coşkusunu kırmamak için üflemeye başladım. Bir süre bunu yapmaya devam ettik. Ciğerlerimde yorgunluk hissetmeye başlamıştım. Annesinin oturduğu sandalye üzerindeki gölge, yerini güneşe bırakmaktaydı. Bak güneş geliyor annen artık üşümez demek isterken elimden tuttu ve sevinç çığlıkları atarak zıplamaya başladı. Ağabey bak oldu görüyor musun? Hadi inelim şimdi dedi. Ben aynı şeyi gördük ve düşündük sandığımdan evet dedim. Lakin çocuğun ne gördüğünü merdivenlerden inerken söylediğinde öğrenmiş oldum. “Boşluk bizim oluşturduğumuz rüzgârın etkisiyle uçuşan ağaç yaprakları ile dolup rüzgarı durdurmuştu.”

 

 
 
 

Yorumlar


All rights reserved.

Tural's Stories, by REDSTUDIO. ©2023

bottom of page